26 Şubat 2025 Çarşamba

Bir kutu M&M, bir güvenlik testi ve hayatın içindeki gizli sinyaller


Titanic’i Buzdağı, Sahneyi M&M Yıktı. 

Aslında bu yazının başlığına, herkes gibi bir M&M fotoğrafı koymalıydım. Ama bu kez dikkatinizi başka bir yere çekmek istedim. Çünkü bu yazı bir kutu şekerlemenin ötesinde; detayların hayat kurtaran gücüyle ilgili.

1980’lerin efsane rock grubu Van Halen, konser kontratlarına oldukça tuhaf bir madde eklerdi:
“Sahne arkasında kesinlikle kahverengi M&M bulunmayacak.”

Bu kural, sözleşmenin 126. maddesinde gizlenmişti adeta.
Peki ama neden? Bir kutu şekerin içindeki bir renk neden bu kadar önemliydi?

Aslında bu madde, grubun uyguladığı zekice bir güvenlik testiydi.
Van Halen, dev sahne sistemlerinin güvenliği için yüzlerce teknik detay içeren kontratlar hazırlatıyordu. Kahverengi M&M yasağı ise organizatörlerin bu kontratı gerçekten okuyup okumadığını anlamanın bir yoluydu.
Eğer sahne arkasında kahverengi M&M'ler varsa, bu, diğer kritik güvenlik kurallarının da göz ardı edildiği anlamına geliyordu.

Nitekim bir konserde, M&M uyarısını önemsemeyen ekip, sahnenin çökmesine neden olan ciddi hataları da fark etmemişti.

Grubun davulcusu bu stratejiyi şöyle açıklıyor:
“Uçağa binmeden önce motoru kontrol eden teknisyen, pervane vidalarını da sayar. Bizim M&M’lerimiz de o vidalardı.”

Bu sadece müzik dünyasında geçerli değil. Aynı yaklaşım farklı alanlarda da karşımıza çıkıyor.

Aklıma okuduğum birkaç dipnot geldi:

  • NASA, astronot adaylarına verilen talimatların arasına "siyah çorap giy" gibi saçma görünen maddeler eklerdi. Bunu atlayanlar, kritik prosedürleri de es geçiyor demekti.

  • Toyota, bir arızada “Neden?” sorusunu beş kez sorarak kök nedeni bulmayı hedefler. Toyota Rules kitabında bu detaydan uzun uzun bahsedilir.

  • Steve Jobs, ürün kutularının açılış hissini test etmek için tuvalet kağıdı ruloları kullandığında da aynı dikkat beni şaşırtmıştı.

Bu prensibi günlük hayatta uygulamak zor değil. Hatta mükemmel bir kontrol mekanizması için fırsat bile olabilir.

Aklıma gelen örnekler biraz "tuzak" gibi gelebilir ama:

  • Deneyimli bir avukat, müvekkilinin ifadesini alırken “Dün kahvaltıda ne yediniz?” gibi görünürde alakasız bir soru sorabilir. Bu detay, tanığın hafıza güvenilirliğini test etmek içindir.

  • İş yerinizde verilen belgelerin arasına kasıtlı olarak “Bu belgeyi okuduysanız, ofis müdürüne ‘Van Halen!!!’ yazılı bir not iletin.” ibaresi eklenebilir. Bunu fark etmeyen biri, diğer önemli belgeleri de atlamış olabilir.

  • Post-it’lerinizi ters çevirip asın. “Bu neden ters?” dedirtmesi bile dikkatinizi o nota yönlendirebilir. Ben bunu kendime sık sık yaparım. Çünkü orada boş post-it durmaz; bir şey söylemek ister.

Bu hikâyeye Harvard Business Review okurken denk geldim. Hatta Harvard’da ders olarak okutuluyor olması beni ayrıca etkiledi.

Unutmayın, Titanic’i batıran şey buzdağının görünmeyen kısmıydı.
Diyebiliriz ki:
Titanic’i buzdağı, sahneyi M&M yıktı.


Detaylar sıkıcı gelebilir ama hayat kurtarır.
Ve evet… bazen – hatta çoğu zaman – ben de sıkıcı olabilirim.
Ama sıkıcılığın içinde saklı olan detaylar, belki de en çok güvenebileceğimiz şeylerdir.

“Gerçek dikkat, görünmeyeni fark etmekle başlar.”


English                                                                                       

                                                          —Yigit Brave Cesur | Feb 26, 2025

23 Şubat 2025 Pazar

Sermaye Gücüyle Şekillenen Küresel Aşırı Sağ Hareketler - Global Far-Right Movements Shaped by Capital Power




Bu, Yeni Siyaset Dalgası'nın benim tanımım.

---------------------------
ABD gibi güçlü bir ülkenin Alman orijinli başkanı ve Güney Afrikalı orijinli baş DOGE danışmanı, original vatandaşı olmadıkları bir ülkede yabancı düşmanı politikaları körüklüyorlar.
İlginç bir şekilde, Almanya'nın aşırı sağcı AfD partisi, yabancı düşmanı gündemini ilerletmek ve oy toplamak için kendi kökeninden olmayan bu aynı danışmanın desteğine güveniyor. Bu, siyasetteki derin fırsatçılığı ve ikiyüzlülüğü vurguluyor. Sermaye gücüyle şekillenen küreselci aşırı sağ hareketlerinin en önemli örneklerinden biridir: küresel sermaye, kendi etkisini pekiştirmek için yerel milliyetçi ve yabancı düşmanı söylemleri körüklüyor.

---------------------------


Bize inandırmak istedikleri kadar aptal mıyız yoksa farkında mıyız?

Yazinin devamini okumaya basladiysaniz, biraz farkindasiniz demektir. Yapay zeka (AI), sosyal medya ve teknolojik ilerlemeler, yeni bir endüstri devrimini başlatırken, bu değişim sadece ekonomiyi değil, siyaseti ve toplumu da derinden etkiliyor. Ancak bu süreç, "tekno-feodalizm" adı verilen bir sistemi de beraberinde getiriyor. Bu sistemde, teknoloji devleri ve zengin oligarklar, güçlerini artırmak için yabancı düşmanlığı ve milliyetçi söylemleri kullanıyor. Peki, bu durum onların işine mi geliyor? Kesinlikle evet. Tekno-feodalizm, bir avuç teknoloji devi ve zengin oligarkın, dijital dünyada modern feodal lordlar gibi davrandığı bir sistem. Bu gruplar, verilerimizi, dikkatimizi ve hatta siyasi tercihlerimizi kontrol ederek, ekonomik ve siyasi güçlerini pekiştiriyor. Yabancı düşmanlığı ve milliyetçilik gibi kutuplaştırıcı söylemler, bu gücü korumak ve genişletmek için kullanılan etkili araçlar haline geldi. Örneğin, ABD gibi güçlü bir ülkenin Alman kökenli başkanı ve Güney Afrika kökenli baş danışmanı, kendi vatandaşı olmadıkları bir ülkede yabancı düşmanı politikaları savunuyor. İlginç bir şekilde, Almanya’daki aşırı sağcı AfD partisi, kendi politikalarını ve propagandalarını yürütürken, yine kendisinden olmayan, orijinal kökenli olmayan bu baş danışmanın desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu durum, siyasetteki fırsatçılığın ve ikiyüzlülüğün ne kadar derin olduğunu gösteriyor. Bu, sermaye gücü ile şekillenen globalist aşırı sağcılığın tipik bir örneğidir: küresel sermaye, yerel milliyetçi ve yabancı düşmanı söylemleri destekleyerek, kendi gücünü pekiştiriyor. Yabancı düşmanlığı ve milliyetçilik, toplumları bölerek dikkati asıl sorunlardan uzaklaştırır. Ekonomik eşitsizlik, işsizlik ve sosyal adaletsizlik gibi temel meseleler yerine, insanların öfkesi "öteki" olarak görülen gruplara yönlendirilir. Bu, oligarkların ve teknoloji devlerinin, sistemdeki adaletsizliklerin sorgulanmasını engellemesine yardımcı olur. Yabancı düşmanlığı, insanların gerçek sorunlara odaklanmasını engelleyerek, oligarkların güçlerini korumasını sağlar. Toplumlar bölündüğünde, insanlar birbirine karşı mücadele ederken, güç sahipleri arka planda işlerini yürütmeye devam eder. Teknoloji devleri, kutuplaştırıcı içerikler sayesinde daha fazla veri toplar ve bu verileri siyasi manipülasyon veya reklam gelirleri için kullanır. Yapay zeka, oligarkların bu stratejilerini daha da güçlendiriyor. AI, insanların davranışlarını analiz ederek, onları korku ve öfke temelli içeriklere yönlendirebiliyor. Bu, yabancı düşmanlığı gibi söylemlerin daha hızlı yayılmasını ve daha derin bir şekilde benimsenmesini sağlıyor. Sosyal medya, bu manipülasyonun en güçlü araçlarından biri haline geldi. Platformlar, algoritmaları sayesinde kullanıcıların ilgi alanlarını ve duygusal tepkilerini analiz ederek, onları belirli içeriklere yönlendiriyor. Bu, yabancı düşmanlığı ve milliyetçilik gibi kutuplaştırıcı söylemlerin daha hızlı yayılmasını sağlıyor. Aynı zamanda, sosyal medya, oligarkların ve teknoloji devlerinin toplumu kontrol etmek için kullandığı bir araç haline geldi. Ancak bu manipülasyonun bir diğer boyutu da eğitim kalitesini düşürücü politikaları desteklemek. Oligarklar ve güç sahipleri, insanların cahil kalmasını ve düşünme tembelliği içinde olmasını tercih ediyor. Çünkü düşünmeyen, sorgulamayan ve eleştirel bakış açısından yoksun bir toplumu yönetmek çok daha kolaydır. Eğitim sistemlerinin zayıflatılması, bilgiye erişimin kısıtlanması ve medya okuryazarlığının önemsenmemesi, bu stratejinin bir parçasıdır. Brexit, 2016 ve 2024 ABD seçimleri ve son Almanya seçimleri gibi olaylara bakın. Tüm grupları ve bu grupların genetiğini de AI ile çıkararak, basit algoritma ayarlamalarının nasıl manipüle edebileceğini gösteriyor. Bizi gerçek sorunları yok sayıp, dikkat dağıtma teknikleri, sosyal medyadaki akıl oyunları, AI amplifikasyonu ile bizi aptallaştırma çabaları. Aslında düşünmemiz gereken, aptallaşan mı biziz yoksa aptallaştırılan mı? Yoksa bizim aptal olduğumuzu bilen bu kesim ikinci dereceden mi suçlu? Yoksa asıl suçlu biz miyiz? Peki, insanlar bu manipülasyonların daha fazla farkına mı varıyor, yoksa korku temelli anlatılar hala kolayca etkileyebiliyor mu? Artan bilgi erişimi ve eleştirel söylem, bazı kesimleri daha bilinçli hale getirse de, ekonomik belirsizlik ve sosyal değişim dönemlerinde bu tür söylemlerin duygusal çekiciliği devam ediyor. Ben düşündüm ve yazdım. Siz bari okuyup düşünün!! Bu yazının okunması, belki de algoritmaların engeline rağmen gerçekleşti. Belki de bu yaziyi okuduysaniz , hem siz hem ben sansliyim .

Farkında mıyız?

                                                                        Yigit Brave Cesur | Feb 23, 2025

13 Şubat 2025 Perşembe

Hipokrasi / İkiyüzlülüğün Pençesi



İkiyüzlülüğün Pençesi

Hayat bazen insanı öyle bir noktaya getirir ki, akıl ermez.
Benim başıma gelen de tam olarak böyle bir şey.
Aileme, anneme ve babama küfür eden birini affetmem isteniyor. Herkesin icinde.
Affetmeyince de, tepki gösteriyorlar.
Beni yalnızlaştırıyor, dışlıyor, hatta aforoz ediyorlar.
Çünkü affetmiyorum.

Ama bir dakika...
Bu insanlar kim mi?
Sevdikleri kişiye toz kondurmayanlar.
En küçük eleştiride gözleri dönenler.
Hatta kendi annesini bile affedemeyenler.

Bu düpedüz çifte standart.
Kendileri için her durumda kılıç kuşananlar, bana gelince “affetmek erdemdir” nutukları atıyor.
Kendi değerlerini ölümüne savunanlar, benim aileme edilen küfürleri hoşgörüyle karşılamamı bekliyor.
Bu sadece ikiyüzlülük değil, duygusal manipülasyonun ta kendisi.

Aileme edilen hakareti affetmemem bir tercih değil, bir değer meselesi.
Bu benim onurum, aidiyetim, sınırım.
Kimse benim değerlerimi hiçe sayamaz.
Hele ki sadece kendi sözünü geçirmek için!

Peki ya Rol Değişseydi? Empati yapabilir misin ?
Aynı küfür sizin annenize, babanıza edilseydi affeder miydiniz?
Cevabınız ‘evet’ ise, ya yalan söylüyorsunuz…
Ya da ben size açıkça söylemeliyim:
Yüzünüze tükürmem gerekir.

Cunku , ayni sevdiginiz kisilere sadece elestiri getirdim diye , beni bile affetmeyen sizler degil misiniz? !!!!

Beni geçtim…
Kendi annelerine, babalarına edilen hakareti affedebiliyorlarsa, bu artık erdem değil, omurgasızlık olabilir.

Bu benim için bir seçim değil, bir duruş.
Onurumun, aileme olan sevgimin, sınırlarımın ifadesi.
Aileme edilen hakareti affetmemem, kimilerinin sandığı gibi bir inat, bir öfke, bir rest değil.
Bu benim duruşum.
Sevgiye, saygıya, aidiyete olan bağlılığım.
Sınır çiziyorum çünkü içim el vermiyor.
Asalet ve durustluk,  bazen “susmak” değil, tam tersine “korumak”tır.
Ve ben ailemi koruyorum.
Hem en ince, hem en kalın çizgimdir bu.


Bana öfke kusanlar, beni yargılayanlar çok iyi biliyor aslında:
Ben bu kişiyi dört ay boyunca gözlemledim.
Destek verdim.
Yanında duranlara da saygılıydım.
Ama tüm bu sabrın karşılığında ,aileme edilen küfür geldi. Suclu , kurban , azmettirici oldum.

Ve işte o an, sınırım keskinleşti.
Ben tepki koyduğumda bile ölçülüyken, onlar beni adima  ve hatta benim icin karar bile verdiler:
Her zaman olduğu gibi, yine beni karşılarına aldılar.
Beni altıncı tekil şahıslarla kıyasladılar. Bu kisiyi tercih ettiler.
Bu kıyas bile başlı başına bir utançtı.

Çok Net olarak soylemek zorundayim ki:
  • Benim sınırım budur.
    Aileme edilen hakaret, benim için kırmızı çizgidir. Nokta.

  • Açıklama yapmak zorunda değilim.
    Kabul edemem. Bu kadar. Fazlası yok.

  • Duygularım önemli.
    Onların ne düşündüğü değil, benim ne hissettiğim gerçek olan.

  • Bu mücadelenin içinde haklı olan benim.
    Her şeyi kaybetme pahasına bile olsa.

Ben sizi affetmesem de…

Siz beni affetmediğiniz için kendinize sorular sorun.

Kimsenin beni, affetmediğim için suçlamaya hakkı yok.

Ve hâlâ beni neden sevemediklerini anlamaya çalışanlara sesleniyorum:

Kendinizi önce aynada bir sorgulayın.
Annelerinizi bile neden affedemediğinizi düşünün.
Sonra gelip benden affetmemi beklemeyin.

Bu benim için bir ‘seçim’ değil.  Değerlerim.

Siz , beni ve degerlerimi ayaklar altina alirken , ben sizi bile korumaya devam edecegim.

Hele Ailemi kufredeni finanse etmek, benim icin , teroru finase etmekten farksizdir. Lafin bu kadar buyugunu de soyleyebilirim size.

BEN COK NET'IM , AMA SIZ COK BULANIKSINIZ.

Ilahi adalet !!

Daha cok konu var, ilahi adaletin teskil edecegi.

                                                                                 13 Subat 2025


---------------------------------------------------------------------------------


In the Grip of Hypocrisy

Life sometimes brings a person to a point beyond comprehension. 

What happened to me is exactly that. 

I'm being asked to forgive someone who cursed my family, my mother and father. 

And when I don't forgive, they react. They isolate me, exclude me, even ostracize me. 

Because I don't forgive.


But wait a minute... 

Who are these people? 

-They're the ones who wouldn't tolerate a speck of dust on the person they love. 

The ones whose eyes glaze over at the slightest criticism. The ones who can't even forgive their own mother. 

This is outright double standards. When it comes to themselves, they draw swords in every situation, but when it comes to me, they preach, "forgiveness is a virtue." They defend their own values to the death, yet they expect me to tolerate the curses hurled at my family.

This isn't just hypocrisy; it's emotional manipulation itself. 

My refusal to forgive the insult to my family isn't a choice; it's a matter of values. This is my honor, my belonging, my boundary. No one can disregard my values, especially not just to get their way!

What If the Roles Were Reversed? Can You Empathize?

If the same curses were directed at your mother, your father, would you forgive? 

If your answer is 'yes,' then you're either lying... 

                      Or I must tell you plainly: I would have to spit in your face. 

Because weren't you the ones who couldn't even forgive me for merely criticizing the people you love?! Forget about me... 

If they can forgive an insult directed at their own mothers and fathers, that's no longer virtue; it might be spinelessness.

For me, this isn't a choice; it's a stance. It's the expression of my honor, my love for my family, my boundaries. 

My refusal to forgive the insult to my family isn't stubbornness, anger, or defiance, as some might think. This is my stance. My commitment to love, respect, and belonging. I'm drawing a line because my conscience won't allow it. 

Nobility and honesty are sometimes not about "silence," but quite the opposite—they're about "protection." And I am protecting my family. This is either my finest or thickest line.

Those who rage at me, who judge me, know full well: I observed this person for four months. I offered support. I was respectful to those around them too. But in return for all that patience, I got curses hurled at my family. I became the guilty one, the victim, the instigator. 
And at that moment, my boundary sharpened. Even when my reaction was measured, they made decisions for me, even about me: As always, they took a stand against me. 

They compared me to sixth-person pronouns. 

They chose this person over me. This comparison alone was a disgrace.

I must state very clearly:

This is my boundary. 

  • An insult to my family is my red line. Period. 
  • I don't have to explain. I cannot accept it. That's all. Nothing more. 
  • My feelings matter. What they think isn't the reality; what I feel is. 
  • I am in the right in this struggle. Even if it means losing everything.

Even if I don't forgive you... 

You should ask yourselves questions because you haven't forgiven me. 

No one has the right to blame me for not forgiving. 

And to those who are still trying to understand why they can't love me, 

I say: First, question yourselves in the mirror. Think about why you couldn't even forgive your own mothers. Then don't come expecting me to forgive. 

This isn't a 'choice' for me. These are my values.

Even as you trample me and my values, I will continue to protect even you. 

Furthermore, 

Financing someone who curses my family is no different from financing terrorism for me. I can say something this strong to you.

I'M SO CLEAR , BUT YOU ARE VERY BLURRY.

Divine justice!! 

There are many more issues where divine justice will be served.

                                                                                               February 13, 2025







2 Şubat 2025 Pazar

Asimetri - Asymmetry




Asimetri

Benim cahilliğim ,senin beni bilmediklerin ,

Senin bildiklerin , benim bilmeyi umursamadıklarım 

          ve 

           senin benim hakkimda bilmeyi umursamadigin 

 kadardı.

                                          Yigit Brave Cesur | Feb 2, 2025


----------------------------

Asymmetry

My ignorance was as vast as the things you didn’t know about me,  

The things you knew were the ones I never cared to learn—  

And the things you never cared to know about me. 

                                                            Yigit Brave Cesur | Feb 2, 2025


Bugün

BUGÜN   Yeni bir hikaye yazmak gerek.  Miladı bugün ,  Tıpkı reenkarnasyon gibi. Ve hikaye başlar.               Yigit B. Cesur             ...